Türk Silahlı Kuvvetlerinin Suriye’ye karşı düzenlemesi beklenen yeni askeri harekatla ilgili önemli kararlar veren Fikrşi, Türkiye’nin geri adım atmayacağını yazdı.
Türkiye’nin Suriye’ye kara harekatı beklentisi günlerdir sürüyor. Türkiye, çeşitli terör hedeflerine yönelik hedefli saldırılar düzenlemeye devam etmesine rağmen, beklenen kapsamlı kara harekâtına henüz başlamadı.
Bazılarımız günlerce konuşup harekete geçmemenin düşmana hazırlanma şansı vereceğini düşünebilir.
Ancak her şey Türkiye’ye bırakılsaydı Suriye iç savaşı baştan başlamayacaktı. Esad başından beri mantıklı davranmış ve demokrasi çağrılarına akıllıca yanıt vermiş olsaydı, yabancı güçlerin ülkesiyle çok fazla oynamasını engelleyebilirdi.
Artık tüm bunlar için çok geç.
Türkiye neden süreci hemen başlatmıyor? Her şeyden önce, böyle bir inisiyatif artık baskın bir özellik değildir. Türkiye kaçmak isteyenlerin, isteksizlerin ve sivillerin harekat başlamadan önce bölgeyi terk etmesini istiyor. Gerçekten ölmek isteyenler geride kalacak, bu durumda Türkiye’nin tereddüt etmesine gerek yok. Yani amaç mümkün olduğu kadar çok insanı öldürmek değil, caydırıcı olmaktır.
Türkiye’nin o arazinin bir metrekaresine gözü olmadığı gibi orada kalıcı olarak kalmaya da niyeti yok. Türkiye’nin istediği, orada sınırlarını koruyabilecek yasal bir otoriteye sahip olmak. Bu iktidar adayı şu anda Esad gibi görünüyor.
Yeni anayasa, seçim vb. Girişimlerin çok hızlı ilerlemediği ve ufukta Esad için alternatif bir yasal güç bulunmadığı kabul edilmelidir. Rusya ve İran arkasında olduğu sürece bu ikilem devam edecek.
Burada bizim için asıl sorun güney sınırımızda hem Irak’ın hem de Suriye’nin toprak bütünlüğünü bozan özerklik vb. Esma ile “fiili bir Kürt devleti” ortaya çıktı.
Hatta Suriye iç savaşı başladığında koalisyon güçlerine, “Suriye’deki bu krizi sürdürelim, Suriye’de güvenli yerleşim yerleri oluşturalım, uluslararası kuruluşlar yardım edecekse onlar da güvenli olacak bu yolda yardımcı olsunlar” teklifinde bulunduk.
sayı! Başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere koalisyon güçlerinin başka planları vardı. Bunun dışında burada güvenli bölge oluşturmak Irak’a göre çok daha kolaydı çünkü rejim/Esad güçleri bölgeye hiç yaklaşamadı. Sınırlarımızda Saddam’ın Halepçesi gibi bir durum olmadı. Yani isterlerse bu mültecilerin hepsi orada tutulabilir.
Ama istemiyor. Hatta rejim yeterli tehdit oluşturamayınca Irak ve Suriye’de insanları kaçırmak ve bölgedeki demografik yapıyı manipüle etmek için IŞİD adı verilen türev bir örgüt kuruldu. Öyle ki birkaç ay içinde bu “örgüt” Irak ve Suriye’nin geniş alanlarını kontrol etti. Bir gün Irak’ı işgal eden örgüt, ertesi gün hiçbir askeri/lojistik mantığa uymayan bir şekilde güney sınırımıza dayanıyordu ve sözde Kürtlerle savaşıyordu. Yine Irak’tan gelen Peşmergelerin ‘kahramanca’ mücadelesi sonucunda birkaç hafta içinde püskürtüldüler! Bir çırpıda tura gelen örgütün başı artık okunamıyordu. Güya bu haydutların hepsi şu anda El Hol adlı bir açık cezaevinde tutuluyor. Korumaları da Kürt, yani birileri Kürtlerle konuşsa, “Bak onları bırakacağım…” diyerek dünya tehdit ediliyor. Bunların “ne olacağı” Batı’da yeni yeni sorgulanmaya başlandı. Vatandaşını alıp yargılayayım, suçluysa hapse atayım diyen yok.
Neyse uzatmayalım bunlar bilinen konular. Peki şimdi ne olacak ve Türk ordusu neden hala kara harekatı başlatmadı?
Gördüğüm kadarıyla ABD ve Rusya, Suriye’nin 30 km derinliğinde ve Suriye sınırının tamamında güvenli bölge taleplerimizden artık vazgeçmeyeceğimizi anladı. Nitekim Fırat’ın batısında buna razı olmuşlar gibi görünüyor (hemfikir olmamalarına rağmen bu oldu, yani durumu kabullendiler)
ABD, binlerce tır dolusu silah verdiği bu misyoner ordusunu ne yapacağını düşünüyor. Onu terk mi etti? sayı. Türkiye’ye teslim oldu mu? Keşke…
Rusya ise müdahale ediyor ve ‘Bekle, bu güvenli bölge talebiniz rejim güçleri tarafından karşılanıncaya kadar Esad ile görüşeyim, operasyona gerek kalmasın’ diyor.
Detaylar için: Rus heyeti, Türkiye’ye Suriye Demokratik Güçleri’nin Ayn el-Arab ve Menbiç’teki silahlarını çekmesini ve güvenlik kurumlarını Suriye devletinin güvenlik kurumuyla birleştirerek orada bırakmasını teklif ediyor. .
Öte yandan QSD, rejimden ve Rusya’dan bazı tavizler almadığı sürece tüm bölgeden çekilmeyi ve devlet kurumlarına girmeyi reddediyor. Bölgeyi Şam ve Moskova’dan taviz vermeden terk etmektense Türklerle “yüzleşmeye” hazır olduğunu söylüyor.
İmtiyaz derken, rejimin bölgenin Kürt özerk bölgesi olduğu yönündeki anlaşmasını kastediyoruz.
Yani bölgede özerklik hayalleri bir bahara kadar devam edecek.
Bu Suriye için bir iç sorun gibi görünse de Türkiye böyle bir şartı kabul etmeyecek ve süreçten vazgeçecektir.
Yüzleşmeye hazırdılar… Peki, kabul edelim… Bir Türk’ün gücü neymiş görün…
@çalışan
Diğer gönderilerimize göz at
[wpcin-random-posts]
İlk Yorumu Siz Yapın