1984 Cesur Yeni Dünya’nın yazarı George Orwell ve Cesur Yeni Dünya’nın yazarı Aldous Huxley. Her ikisi de gelecekteki dünya düzeni ve yönetim sistemleri ile ilgili tahminlerini kitaplarına yazdılar. ikisinin de ortak noktası ve haklı olduklarını tahmin etmeleri; insanlığın bazı güçler tarafından kontrol edilip mutsuz ve alçaltılacağını. Ancak yöntemler konusunda farklı fikirler ileri sürüyorlar. Sizce hangisi doğru?
1940’ların sonlarında, totaliter yönetimlerin uygulamaların tüm çirkinlikleriyle yaşadığı ve yaşadığı, radyonun diktatörlerin elinde çok etkili bir araç olarak kullanıldığı bir dönemde, kitle iletişim araçlarının insanların yaşamları üzerindeki etkilerine dair öngörüler. en önemlisi George Orwellen 1984 tarihli romanındaki kehaneti, iletişim teknolojilerinin insanları küresel bir diktatörlüğe sürükleyeceği ve tüm insanların totaliter bir yönetim altında, “Big Brother” adını verdiği bir sistemin gözetim ve denetimi altında yaşaması gerektiğiydi. Bu kehanette Orwell, o dönemde uygulanmakta olan komünizm ve faşizme benzer bir totaliterliğin egemen olduğu bir dünyayı anlatıyordu.
Ancak Orwell’in ürkütücü kehaneti dışında, o zamanlar pek dikkat çekmeyen başka bir kehanet daha vardı. Bu Aldous Huxley’in biraz daha eski, biraz daha az bilinen ama aynı derecede ürkütücü Tezi, Aldous Huxley’in Değişen Kehanet’iydi. Eğitimli kişiler arasında bile yaygın olan inanışın aksine, Huxley ve Orwell’in kehanetleri aynı şey hakkında değildi. Orwell’in uyarısı, dışarıdan dayatılan herhangi bir baskının bizi alt edeceğidir. Ancak Huxley’e göre, Big Brother’ın insanları bağımsızlıklarından, olgunluklarından ve tarihlerinden mahrum bırakmasına gerek yoktur. Huxley’e göre insanlar, düşünme yeteneklerini bozan teknikleri yücelterek, süreçte sıkışıp kalmaktan keyif almaya başlayacaklar.
Orwell kitapları yasaklayanlardan korkuyordu. Huxley’in korkusu, kitapları yasaklamaya gerek kalmayacağıydı çünkü artık kimse onları okumak istemeyecekti.
Orwell, bizi bilgiden mahrum bırakacak olanlardan korkuyordu ve Huxley, bizi olumsuzluğa, bencilliğe sürükleyecek kadar bilgiyle boğacak olanlardan korkuyordu.
Orwell, gerçeğin bizden saklanacağından, Huxley ise gerçeğin bir kayıtsızlık denizinde boğulacağından korkuyordu.
Orwell esaret altında bir kültür haline geldiğinden beri, Huxley içmek ve bir ipe bağlı bir tenis topuyla uzanmak (ya da bugün olduğu gibi, televizyon karşısında maçları ya da başka şeyleri sihir gibi izlemek, bir televizyonun önünde vakit öldürmekti. Bilgisayar ya da iskambil kartları), saatlerce dedikodu yapmak gibi şeylerle hayatı boşa harcayan anlamsız bir kültür haline geldiğimizden korkuyor.
Huxley’in Brave New World Revisited’da işaret ettiği gibi, tiranlığa direnmek için her zaman tetikte olan liberteryenler ve rasyonalistler, insanın sonsuz zevk açlığını hesaba katmayı başaramadılar. Huxley 1984’te acı çekmenin insanları kontrol ettiğini belirtirken; Cesur Yeni Dünya’da insanlar eğlenmek için boğulmaları için kontrol ediliyor.
Kısacası, Orwell nefret ettiğimiz şeyin bizi yok edeceğinden, Huxley ise sevdiğimiz şeyin bizi yok edeceğinden korkuyordu. Daha doğrusu, biri insanların özgürlüklerine dayatılan zorbalıktan korkarken, diğeri insanı nefsine köle eden bir sistemde daha gerçek bir tehlike görmektedir. Dünya küresel bir köye dönüşecek ama küresel köydeki Piper da insanları uyutacak ve uyuşturucu kullandıracak. Küresel köyde kavalcı koridorunun elindeki tüp, başta televizyon olmak üzere medya da olacaktır.
Düzenleyen Sibel Çağlar
kaynak: Neil Postman – Gözlük Çağında Kamusal Söylem
Resimler: onedio
“Bütün Hayvanlar Eşittir Ama Bazıları Daha Eşittir” yazımızı okumak isterseniz…
Gundem Haberleri
Diğer gönderilerimize göz at
[wpcin-random-posts]
İlk Yorumu Siz Yapın